Doğal Gaz Kaynakları ve Transfer Rotaları Bağlamında Doğu Akdeniz

Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervleri tüm dünyanın dikkatini bu bölge üzerine çekmektedir. Söz konusu coğrafyada gerek ulusal ve uluslararası aktörler gerekse büyük petrol ve gaz şirketleri faaliyetlerini sürdürmektedir.

Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynakları üzerinde başlıca Türkiye, KKTC, GKRY, Mısır, Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail ülkeleri hak sahibidir. Ayrıca söz konusu ülkelerden bazıları tarafından arama ve sondaj yapmak üzere ruhsat verilen birtakım büyük petrol ve gaz şirketleri bölgede faaliyetlerini sürdürmektedir.

Bu durum aslında bölgede uluslararası bir rekabet ortamının oluşmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki çatışma ve çekişme görüntüsü geçmişten günümüze yoğun bir şekilde devam etmektedir.

Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon kaynaklarının büyüklüğü ile ilgili yıllardan beri birçok rakam telaffuz edilmektedir. Söz konusu rakamlardan bazıları gerçeği yansıtırken bir kısmı da spekülatif amaçlarla ortaya atılmaktadır.

Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan toplam doğal gaz rezerv potansiyelinin günümüze kadar sadece 4’te 1’lik kısmının keşfedildiği söylenebilir. Ancak söz konusu keşifler, sondaj yapılıp üretim aşamasına geçilmedikçe çok fazla anlam taşımayacaktır. Başka bir ifadeyle Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynakları ekonomiye kazandırılmadıkça sadece kâğıt üzerinde kalacaktır. Dolayısıyla bölgede yaşanan kriz ortamının bir an önce sona ermesi ve kalıcı istikrarın sağlanması gerekmektedir. Böylece söz konusu rezervlerden iktisadi fayda elde edilmesi ile birlikte bölgede ekonomik sıkıntılarla mücadele içerisinde olan birçok ülke kısa vadede ciddi kazanımlar sağlayabilecektir.

Bugün, Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan bütün aktörler dikkatlerini yeni kaynak alanları bulma ve keşfedilen kaynakları küresel enerji piyasalarına transfer etme konularına yoğunlaştırmaktadır. Bu bağlamda gerek ulusal çabalar gerekse uluslararası ortaklıklarla bölgede var olan yüksek enerji potansiyelinin en kısa sürede ekonomiye kazandırılması adına çalışmalar devam etmektedir.

Doğu Akdeniz havzasında bulunan enerji kaynaklarının büyüklüğü kadar söz konusu kaynakların küresel piyasalara ulaştırılması hususu da günümüzde yaşanan tartışmaların odağında bulunmaktadır. Bölgede çok sayıda ülke ve uluslararası petrol ve gaz şirketinin varlığı, tarafların ortak bir zeminde buluşmasını zorlaştırmaktadır.

Bu yönüyle küresel enerji piyasalarındaki talebin karşılanması açısından oldukça önemli bir konumda bulunan Doğu Akdeniz, işbirliği ortamının oluşturulması bakımından ise zorlu bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölgede işbirliğine ihtiyaç duyulan kritik konulardan biri de şimdiye kadar keşfedilen ve gelecekte keşfedilecek kaynakların dış piyasalara nasıl taşınacağı meselesidir. Söz konusu kaynakların transferi konusunda mevcut durumda iki muhtemel senaryo üzerinde durulmaktadır.

Bölgedeki kaynakların Türkiye üzerinden Avrupa kıtasına taşınması gündeme gelmektedir ve son olarak ise özellikle Mısır ve İsrail’de oluşturulacak sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesisleriyle bölgeden çıkartılacak olan doğal gazın işlenmesi ve Avrupa piyasalarına transfer edilmesi üzerinde tartışılmaktadır.

Avrupa için doğal gaz birim satış fiyatlarını yukarı çekme senaryosu, Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattı projesini gündeme getirmektedir. Türkiye şimdiye kadar gerçekleştirdiği başarılı petrol ve doğal gaz boru hattı projeleriyle, Doğu Akdeniz havzasında bulunan kaynakların dış pazarlara ulaştırılması noktasında öne çıkmaktadır. Bu yönüyle Türkiye gerek jeostratejik özellikleri gerekse petrol ve gaz altyapısı sayesinde piyasaların arz güvenliğine katkı sunacak konumdadır.

Dolayısıyla bölgedeki kaynakların Türkiye üzerinden transfer edilmesi konusunun derinlemesine araştırılması gerekmektedir. Bu bağlamda olası geçiş güzergahı öncelikli tartışma konularından biridir. Söz konusu boru hattı projesinin muhtemel rotası aşağıdaki gibi düşünülmektedir:

  • Levant havzası ile KKTC'yi bağlayan 300 km uzunluğundaki açık deniz boru hattı
  • KKTC'den Ceyhan'a uzanan 250 km’lik açık deniz boru hattı
  • Mersin’den Eskişehir'deki dağıtım istasyonuna 450 km uzunluğunda kara boru hattı
  • Eskişehir’de TANAP ile entegre olarak hali hazırdaki rotadan Avrupa’ya doğal gaz transferi yapılabilecektir.

Türkiye üzerinden kaynak transferinin gerçekleştirilmesi için düşünülen bir diğer proje ise İsrail-Lübnan-Suriye-Türkiye boru hattı güzergahıdır. Söz konusu projeye göre İsrail’in Leviathan ve Tamar bölgelerinde bulunan kaynaklar Ceyhan’a ulaştırılarak burada bir istasyon kurulması mümkündür. Elbette ki eğer Türkiye üzerinden geçecek bir proje onaylanırsa söz konusu rotalar ve uzunluklarda birtakım değişimler meydana gelecektir.

Burada anlatılmak istenen esas konu East-Med projesine kıyasla Türkiye’den transit geçen bir projenin neredeyse yarı yarıya daha kısa bir güzergaha sahip olduğudur. Dolayısıyla boru hattı yapım maliyetleri ve gelecekte oluşacak doğal gaz fiyatları göz önüne alındığında Türkiye rotası East-Med projesine göre çok daha avantajlı ve ekonomik bir durumda olacaktır. Türkiye, petrol ve doğal gaz boru hatları altyapısı bakımından zaman içerisinde önemli bir mesafe kat etmiştir. Türkiye'nin mevcut durumda faaliyette olan 4 adet ham petrol boru hattı ve 7 adet doğal gaz boru hattı bulunmaktadır.

Burada TANAP projesine ayrı bir parantez açmakta fayda vardır. TANAP mevcut durumda 6 milyar metreküpü Türkiye piyasasına olmak üzere toplamda 16 milyar metreküp doğal gaz iletme kapasitesine sahiptir. İlerleyen dönemde ise hattın kapasitesinin 31 milyar metreküp seviyesine yükseltilmesi planlanmaktadır. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’de bulunan kaynakların Avrupa’ya transfer edilmesi için TANAP ile entegre biçimde çalışan bir projenin hayata geçirilmesi Türkiye ile Azerbaycan ve AB arasında anlaşma imzalandı.

Bölgede bulunan kaynaklar açısından en önemli pazar Avrupa kıtasıdır. Bilindiği üzere Avrupa ülkeleri yoğun şekilde tükettikleri doğal gazda dış tedarikçilere bağımlı bir yapıya sahiptir. Bu özelliğinden dolayı doğal gaz arz güvenliği konusunda birtakım risklerle karşı karşıya kalan Avrupa bölgesi gerek söz konusu riskleri azaltma gerekse de sürekli ve kesintisiz olarak enerji kaynaklarına ulaşma noktalarında LNG transferine önem vermektedir.

Pazar olanakları bakımından Doğu ile Batı arasında oldukça stratejik bir konumda olan Doğu Akdeniz Havzası, LNG tesisleri açısından yeterli seviyede değildir. Bölgeden elde edilecek kaynakların LNG olarak transferi noktasında özellikle Mısır’da bulunan tesisler ön plana çıkmaktadır. Burada yer alan Idku ve Damietta bölgelerinde toplam 19 milyar metreküp kapasiteye sahip LNG terminalleri bulunmaktadır.

Doğu Akdeniz’de bulunan tüm aktörler küresel enerji rekabetinde üst sıralarda yer almak adına azami çaba göstermektedir. Bu doğrultuda bölgedeki faaliyetler özellikle arama-sondaj ve transfer konuları üzerine yoğunlaşmaktadır. Keşfedilen kaynakların büyüklüğü kadar söz konusu kaynakların dış piyasalara en güvenli şekilde ve uygun maliyetle taşınması konusu hususların başında yer almaktadır.

Mevcut transfer senaryoları düşünüldüğünde, ekonomik açıdan en uygunlarının Türkiye üzerinden geçecek bir boru hattı projesi ve doğal gazın sıvılaştırılarak yani LNG şeklinde taşınması olduğu görülmektedir.

Yazar Hakkında

Cemal Aslan 35 yılı aşkın süredir petrol ve gaz sektöründe deneyimli bir Kıbrıs Türkü mühendistir. Manchester Üniversitesi Petrol ve Gaz Mühendisliği, Aberdeen Üniversitesi Yüksek Lisans Sondaj ve Kuyu Mühendisliği bölümlerinden mezun olup, İngiliz Deniz Hukuku Enstitüsü’nden de mezuniyet belgesine sahiptir. Şu anda BP-Londra'da Sondaj ve Kuyu Mühendisi olarak görev yapmaktadır.

🆇 Cemal Aslan

Bu makalede dile getirilen görüşler yazara aittir ve Riskler ve Fırsatlar'ın, editör kurulunun veya çalışanlarının görüşlerini temsil etmeyebilir.

0/Yorum Yapın/Yorum